Yaşadığımız dönemlere isimler takmak insanlık olarak sevdiğimiz bir uğraş. Çoğu insan, şu an bilişim çağını yaşadığımızı söyler. Fakat ben, son yıllarda yavaş yavaş çağımızın bilişimden de öteye evrildiğini düşünüyorum. İnternet sayesinde sınırların gerek ticari, gerek iletişim anlamında kaybolduğu, bilimin her konuda büyük ilerlemeler katettiği bir dönemdeyiz. Çok daha büyüklerini de katetmek üzere üstelik. Çok değil, on yıl öncesine göre bile, neredeyse bilimkurgu sayılabilecek öğeler, günlük yaşaşmımızın içinde artık. Akıllı cihazlar ve uygulamalarınınsa, bunları hayatımızın geneline ulaştırmada en büyük paya sahip olduklarını söylemek abartılı olmaz. Ancak, her büyük değişim gibi, yaygınlaşan teknolojik gelişmeler de beraberinde sancılar getiriyorlar. Güvenlik ve gizlilik risklerinden, bağımlılığa, hatta sosyal medyanın kitle psikolojisine etkilerine kadar çeşitli sancılar bunlar. Artık, teknoloji ile birlikte akla ilk gelen düşünce de “teknoloji bağımlılığı” haline geldi.

sosyal medya ve teknoloji bağımlılığı
Sosyal medya, nasıl kullandığımıza bağlı olarak bir arkadaşlık ortamı, iletişim ve haberleşme platformu, gelir kaynağı, kötü bir bağımlılık ve hatta dezenformasyon aracı olabilir. Diğer yandan, sosyal mecralarda paylaştığımız kişisel verilerin güvenliği ile ilgili riskler de ayrı bir konu.

Günümüz ve yakın gelecekteki gelişmeler, hem heyecan verici imkânları hem de sinsi riskleri barındırıyorlar elbette. Diğer yandan, değişime herkesin hızla uyum sağladığını söyleyemeyiz tabii. Pek çok insan, hayatımıza güçlü şekilde giren teknolojilerin gerçek ya da hayal ürünü risklerine odaklanmayı, eskiye sarılmayı tercih ediyorlar. Hemen her yaş ve çevreden bireylerin akıllı telefonları ve internet ortamını çeşitli şekillerde eleştirdiğini görüyoruz bol bol. İnsanların sağlığını bozduğu ve iletişimlerini engellediklerini dile getiriyorlar genellikle. Peki gerçeten getiri ve götürüleri neler bu teknolojilerin? Eleştirilerin ne kadarı haklı, ne kadarı “bizim zamanımızda buralar dutluktu” babında geçmişe öykünmekten ya da komplo teorisyenliğinden ibaret?

2010’lar : Hızlı Değişimin Yılları

Çok değil, bir sekiz-on yıl öncesinde bile, teknolojinin hayatımızda şu an edindiği yer neredeyse bilimkurgu kabul edilecek seviyedeydi aslında. Yalnızca yeni teknolojik imkânlar değil, bunların toplumun hemen her kesiminde ne kadar yaygınlaştığı da bu durumda çok etkili.

Anneler, teyzeler ve dedeler, öğrenciler, işçiler, patronlar, hemen hepsi, teknolojinin bir ya da daha fazla nimetinden faydalanıyorlar. Yaygın, erişilebilir ve hızlı internet sayesinde artık iletişim dünya çapında anlık ve rahat şekilde gerçekleştirilebiliyor.

Haberler, sohbetler, eğlence ya da bilgilendirme öğeleri, görsel, işitsel ya da yazılı olarak dünyanın bir ucundan diğerine neredeyse gecikmesiz ulaşmakta. Hatta dünyanın bir ucu şöyle dursun, artık dünyanın ötesinden gelen öğeleri izlemek dahi mümkün.

Favori sosyal medya mecranızdan “Curiosity bakalım bu hafta Mars’tan ne görüntüler göndermiş” diye bakabilirsiniz örneğin. NASA ve ESA gibi uzay araştırması kurumları, güneş sistemi ve hatta ötesinden gelen görüntüleri ve araştırma sonuçlarını aktif biçimde sosyal medyada paylaşıyorlar.

Heyecan verici keşiflerle ilgili yapılan telekonferanslara dinleyici olarak evinizin konforundan katılabiliyorsunuz. Ya da, Elon Musk’ın şirketi SpaceX’in son ürünü Falcon Heavy roket denemesini, uzaya gönderdiği Tesla marka araba dahil canlı olarak görebilirsiniz. Birkaç yıl öncesine kadar “evinizin konforundan üstelik” diye bitirirdim bu paragrafı. Artık bunun da ötesinde, mobil teknolojilerin geldiği nokta sayesinde, istediğiniz her an, her yerden yapabilirsiniz bunu. Sıkıcı bir otobüs yolculuğu, artık sıkıcı olmak zorunda değil mesela.

Artık görüntülü iletişim, istediğimiz yerden, istediğimiz ürünü anlık olarak bulabildiğimiz online alışveriş, dilediğimiz bilgi ya da habere bir aramayla ulaşma imkânı gibi rahatlıklar yalnızca mümkün değil, aynı zamanda çok yaygın. Teknoloji, toplumun hemen her yaş ve kesimi için oldukça erişilebilir hale geldi. Bu sayede, tüm bunlar küçük bir kesimin erişebildiği konforlar değil artık. Bir bakıma, “sınırsız bir bilgi bankasına, sürekli olarak bağlıyız”. Bu süreklilik ve yaygınlaşma ise, özellikle teknolojinin belirli bir alanına borçlu olduğumuz bir konfor aslında…

Değişimin Lokomotifi: Mobil Teknolojiler, Akıllı Cihazlar

İnternetin hem her an elimizin altında olması, hem de bilgisayar bilmeyi gerektirmeden faydalanılabilir hale gelmesini, şüphesiz büyük ölçüde akıllı telefonlar ve tabletlere borçluyuz. Ortalama bir akıllı telefon dahi, bundan yaklaşık on yıl öncesinin yüksek performanslı bir bilgisayarının sahip olduğu işlem gücünü cebimize getiriyor. Akıllı telefonlar ise, sosyal medya, alışveriş, hatta sağlık gibi alanlarda kullanımlarını bu kadar yaygınlaştırmayı, uygulamalara borçlular. Gerek mobil cihaz işletim sistemleri, gerek uygulamaları, her yaş grubundan insanların kendilerinden faydalanması için kullanıcı dostu olarak tasarlanıyor en baştan. Bu sayede, bilgisayarda kullanımı kimi insanlar için göz korkutucu olabilen pek çok yazılım, mobil uygulamalar sayesinde daha çok kişiye fayda sağlayıp, kullanıcı sayılarını da fazlasıyla arttırabiliyorlar.

akıllı telefon pazarlama aracı
Akıllı telefonlar ve mobil uygulamalar artık pazarlamanın en güçlü ve vazgeçilmez araçları arasındalar.

Bir akıllı telefon, bize küçük bir hacim ve ağırlıkla, aynı anda sunabildiği özelliklerden bazılarına bakalım:

  • Nerdeyse sınırsız menzilli, anlık sesli ve görsel iletişim aracı
  • Yazılım çalıştırabiliyor olması sayesinde sahip olduğu uygulamalarla, hayal edebileceğimiz hemen her alanda hayatımızı kolaylaştıran çeşitli fonksiyonlar. Bu alanlara örnek olarak, iş, üretkenlik, eğitim, eğlence, ve iletişim verilebilir mesela.
  • Yüzlerce, hatta binlerce kitabı içerebilecek bir kütüphane
  • İstediğiniz zaman ve yerde kullanabileceğiniz bir oyun konsolu
  • Hava ve yol durumlarına ulaşabilme
  • Adres bulma/Navigasyon
  • Internet erişim terminali, dolayısıyla neredeyse sınırsız bir ansiklopedi
  • Hesap makinesi
  • Oldukça yeterli güçte bir el feneri
  • Ajanda
  • Fotoğraf makinesi, ses kayıt cihazı ve video kamera
  • Radyo, müzik ve video oynatıcı
  • Bankacılık işlemlerinizi gerçekleştirebileceğiniz bir terminal…

90’lı ve hatta 2000’li yıllarda, bunların tümünü birden başarabilecek, üstelik sürekli de yanımızda taşınabilecek bir cihazın varlığından bahsetmek güçtü. Bir kısmını başarabilen cihazlar 2000’lerde ortaya çıktıysa da hem olgunlaşmış teknolojiler değillerdi, hem de nispeten az sayıda insanın ulaşabileceği kadar pahalıydılar. Artık telefonlarımız birer bilgisayar, ve fazlası. Bir süre öncesine kadar, toplumun ancak belirli bölümlerine nüfuz etmiş olan bilgisayarlar, artık hemen hepimizin cebindeler.

Mobil Cihazların Gücünün Kaynağı: Mobil Uygulamalar

Facebook, Twitter, WhatsApp gibi sosyal medya ve iletişim araçları sayesinde, hem etkinlik organize etmek, hem yakınlarınız ya da ünlüler farketmeden iletişim halinde olmak, hem de dünyadan haberdar olmak çok kolay. Yaratıcı yemek tarifleri, heyecanlı vakit geçirmek için oyunlar, okuyacak kitaplar, dil öğrenme yardımcıları… Uygulamalar sayesinde, akıllı cihazların hayatımıza sağlayabildikleri katkıların sadece bazıları bunlar.

2011 yılında, Hollanda’da yazılım sektöründe çalışırken bir hafta sonu Rotterdam’ı görmeye çıkmaya karar verdim. Malum, yz olmasına rağmen her gün yağmur olunca, havanın güzel olduğu bu hafta sonunu kaçırmak olmazdı! Güzelce hazırlanıp, kapıyı arkamdan neşeyle çektikten hemen sonra, anahtarın içerde kaldığını anımsamamla o neşe birden kayboluverdi :). Akıllı telefonum ve mobil internet sayesinde kısa bir aramayla bir çilingire ulaşabildim ve sorunum on beş dakikada çözüldü. O gün, akıllı telefonların günlük hayatta potansiyel faydalarını bizzat tecrübe etmiş oldum. Aynı zamanda, yeni gitmiş olduğum bir ülke ve şehir olmasına rağmen, Google Maps sayesinde gitmek istediğim her yeri de rahatça bulabildim. Hatta, komik şekilde bir kaç kez Holanda’lı insanlar bana adres sorduklarında, gidecekleri yeri tarif dahi edebildim :).

Ülkemize ve sıcak Antalya’ya dönersek, geçen yaz olsa gerek, fotoğraf çekmek için dışarı çıkmaya hazırlandığım bir gün, akıllı telefonuma gelen bir bildirim dikkatimi çekmişti: Cihazım, atmosferik koşullarla ilgili olarak, yüksek mor ötesi ışıma gibi ilginç bir uyarıda bulunuyordu! Önemli bir işim olmadığı sürece güneşin altında vakit geçirmemem önerisini de eklemişti bildirime. Kanser riski dahil sağlık açısından zararları olan mor ötesi ışınların çokluğu dahil, bir dolu ilginç konuda bilgilenebiliyoruz artık ceplerimizdeki çok amaçlı bilgisayar ve iletişim aygıtları olan akıllı telefonlar sayesinde.

Teknoloji Bağımlılığı Hiç mi Suçlu Değil?

“İnsanlar birbirlerinin yüzlerine bakmaz oldu artık” diyerek bir çırpıda eleştiriverdiğimiz akıllı telefonlara, hayatımızı kolaylaştırma anlamında çok şey borçluyuz aslında. “Teknoloji iletişimi öldürdü” derken, aslında tam tersine hızlı, pratik, ve sınırlardan bağımsız kıldığını göz ardı ediyoruz.

Korku tacirliği ve yergi her zaman için revaçta olmuştur. Maalesef, bu tür söylevlerin içeriği nadiren doğrudur, ama kitlesel algı yaratmakta sık sık başarılı olurlar. Örneğin kablosuz iletişim ve elektronik cihazların radyasyon sebebiyle sağlığımızı bozduğunu söyleriz sürekli. Kablosuz ağlar, telefon şebekeleri ve akıllı cihazlar iyonlaştırıcı radyasyon yaymıyorlar. Bunun yerine mikrodalga radyasyon denilen farklı bir ışınım türü yaymaktalar. İnsan sağlığını tehdit eden iyonlaştırıcı radyasyondur, mikrodalga/elektromanyetik ışınımın kanser ya da başka sağlık sorunlarına yol açtığına dair kesin bir bilimsel bulgu yok. Mobil telefonlar, 2011 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından olası kanserojen risk olarak tanımlandığında, bu durum cihazların kanserojen olduklarının kanıtlandığı şeklinde yanlış algılandı. Diğer yandan, olası riskin üzerinde yeni yapılan bazı çalışmalar bilhassa akıllı cihazların sağlık riski oluşturmadığına yönelik sonuçlar ortaya koymaya başladılar bile.

Elbette teknoloji bağımlılığı gerçekten sorun haline gelebiliyor. İnsanlar başka şeylere konsantre olmalarını engelleyecek kadar sık sosyal medyaya ve/veya akıllı telefonlara gömülebiliyorlar. Bu yüzden geliştiricilerin teknolojiyi daha az bağımlılık yapacak şekilde tasarlamaları gerektiğini savunanlar bile var.

Fakat, burada göz ardı ettiğimiz şey, bu teknolojiler yokken de, en az onlar kadar zarar verme potansiyeline sahip bağımlılıklarımız hep vardı. Bir aracı ne kadar ve nasıl kullandığımıza göre, bize yarar mı, yoksa zarar mı sağlayacağı kendimize bağlı tamamen. Mobil teknolojiler saydığım tüm (yakın zamana kadar bilimkurgu sayılacak kadar şaşırtıcı) avantajları bize sunabiliyorlar, ancak bizler bu imkanları tamamen zaman öldürme aracı olarak da kullabiliriz. Evet, gerçekten de saatler boyunca komik videolar izlemek, solitaire oynamak, sosyal medya üzerinde beğeni madenciliğiyle uğraşmak bizleri vaktimizi daha üretken geçirmekten ya da insanlarla diyalog yaşamaktan alıkoyabilir. Sosyal mecralarda gerçekliği şüphe götürür haberler ve tarafsızlığı hayli tartışılır yazılara gömülmek, hem kişisel hem toplumsal ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir. Dolayısıyla da, teknolojik imkanlar gerçekten de yaşam kalitemizi olumsuz etkileme potansiyeline sahip olabilirler. Fakat teknolojinin bu yıkıcı davranış biçimlerinin kaynağı olduğunu düşünmüyorum.

Nedir Asıl Sorun O Zaman?

Sorun, aslında insanların genel anlamda bağımlılığa yatkınlığı. Can sıkıntısına karşı savaşımız, kendimizi eğlendirme çabamız ve anlam arayışımız içinde verdiğimiz umutsuz savaş. Aslında bizi çeşitli anlık keyif arayışlarına, yönelten bunlar. Mobil teknolojiler hayatımıza girmeden öncesinde de, insanların bu arayışla yöneldikleri şeyler her zaman var oldu: televizyon, alkol, sigara, uyuşturucu maddeler, işkoliklik, aşırı cinsel aktivite arayışı vb… İnsanlar her zaman kapılacak şeyler buldular, ve bulacaklar.

Bu durum, hayatımızı gerçekten iyileştiren teknolojilerin gelişimine engel oluşturacak bir neden olmamalıdır. Zira sorun bize bunca imkânı veren cihazlar ve uygulamaların varlığı değil, insanların robotik yaşamlarına anlam ve heyecan katma arayışları içinde, bu imkânları kullanma biçimleri. Teknoloji bağımlılığı ifadesinde, zararın kaynağını ifade eden sözcük teknolojiden ziyade bağımlılık. Daha çoğumuz, hayatlarımızı daha dolu, daha tatminkâr yaşayabiliyor olsaydık, ne anmış olduğum diğer bağımlılıklara, ne de teknolojiye üretkenliğimizden çalacak kadar eğiliyor olurduk. Hayatlarımızı ve kendimizi geliştirmek, bu tür bağımlılıkların, ve iletişim problemlerinin gerçek ve yegane çözümü aslında. Doğru kullanmayı bildiğimizde, sınırsız bilgi ve iletişim kaynağı olabilen akıllı cihazlar, bilhassa bize bu yolda yardımcı olabilmekteler.

Mobil Ekonomi

Bunun ötesinde, mobil dünya artık küresel ekonominin de nabzı olmaya doğru gitmekte. 2017 yılı verilerine göre, en yaygın iki mobil uygulama mağazası olan Google Play Store ve Apple App Store sırasıyla 3.5 milyon ve 3.2 milyon uygulamaya ev sahipliği yapmaktalar. Tanıtım ve pazarlama alanında artık vazgeçilmez ve fazlasıyla etkili bir mecra mobil. Uygulamalar üzerinden elde edilen reklam gelirleri ise 141.2 milyar doları buldu. Bu değerlerin önümüzdeki yıllarda katlanarak artması bekleniyor, yapılan araştırma sonuçları da bu yönde. E-ticaretin gittikçe artan bir oranı mobil cihazlar ve uygulamalar üzerinden yapılmakta. Özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde oran artık neredeyse mobili ana e-ticaret mecrası yapacak miktarlara ulaşmış durumda.

Mobil uygulama ekonomisi
Mobil uygulama dünyası, ciddi kazançlar sağlayan büyük bir ekonomi oluşturuyor.

Diğer yandan, YouTube gibi içerik üreticilerin reklam geliri kazanmasını sağlayan platformlarda da video görüntülemelerinin büyük kısmı artık mobil cihazlar üerinden erişimle sağlanmakta. Bir mobil fotoğraf paylaşım platformu olarak başlayan Instagram, bu gün gerek tanıtım, gerek e-ticaret konularında en önemli ve güçlü mecralardan biri.

İlgi çekici, kullanıcılara fayda sağlayan, onların her hangi ihtiyacına cevap veren mobil uygulama fikirleriyle, 7’sinden 70’ine her gruptan insan önemli paralar kazandı, ve hala kazanmaktalar. Mobil uygulama yapma platformları sayesinde, artık doğru fikre sahip olduktan sonra, fikrinizi rahatça hayata geçirebiliyorsunuz. Üstelik, herhangi kod/yazılım bilgisine sahip olmanız da gerekmeden, kaliteli ve güncel mobil uygulamaları dakikalar içinde üretmenizi sağlıyor bu platformlar.

Hayat kolaylaştıran ve keyiflendiren etkilerinin yanı sıra, mobil dünya iş dünyasıyla da artık iç içe, ve en önemli tanıtım ve ticaret mecralarından biri. Tüm tahminler ve araştırmalar, bu durumun artarak devam edeceği yönündeler. Mobil teknolojiler yalnızca bizlere bilgi, iletişim ve eğlence değil, gerçek bir kazanç kaynağı ve piyasa da sunuyorlar.

Akıllı Telefonum Dost mu, Düşman mı?

Kötü ya da iyi, her şeyin “doz aşımı” olumsuz etkilere gebe. Mobil teknolojilerin hayatlarımıza etkileri de, aslında tamamen onları nasıl kullandığımızla ilgili.

Sansasyon her dönem iş yapageldiğinden, bir yenilik söz konusu olduğunda çoğunluk olası riskleri abartır ya da olmayan risklerden hikâyeler yaratırlar. Zira böyle söylenceler üretmek hem yapması kolay, hem de ortaya atıldıktan sonra ağızdan ağıza yayılması garanti. Her konuda olduğu gibi, burada da söylencelerin ardına bakmak, bilimsel veriler bunları doğruluyor mu, yalanlıyor mu bunu araştırmak gerek.

Diğer yandan, yeniliklerle önümüze serilen imkânlar, yaşam kalitemizde elde edebileceğimiz artış ve kolaylıklar göz ardı edilemeyecek gerçekler. Üstelik, mobil cihazlar ve uygulamalarının dünyası, sağladığı fırsatlarla ekonomik alanda da ciddi bir yere sahip artık.

Bir kadeh şarap ya da bir şişe bira, dostlarla keyifli vakit geçirme bahanesi olabilir. Her akşam dört şişe bira ise, hem cüzdanınız hem ruhsal ve bedensel sağlığınız açısından soru işaretleri uyandırabilir. Bilgisayar oyunları, günün stresini atmanıza, keyifli zaman geçirmenize, hatta bazen ufkunuzun açılmasına araç olabilirler. Ancak başından kalkmama seviyesine geldiklerinde üretkenlik, sağlık ve mutluluğunuzu yitirmenize vesile olmaları kaçınılmazdır. İşinize candan bağlılık, yüksek motivasyon ve dolayısıyla başarı ve kazanç, tatmin hissi getirir. Ancak salt hırsla, ya da başka şeylerden kaçmak adına hayatınızda başka şeye yer bırakmayacak kadar çalışıyor ve bundan mutluluk duymuyorsanız, kendinize zarar veren bir işkoliksinizdir.

Tüm bu örneklerde olduğu gibi, mobil teknolojilerle ilgili olumsuz davranış biçimlerinde de sorumlu araçların kendi değil, onları kullanış biçimimiz bence. Objektif bir gözle, bize sağladıkları imkânları değerlendirince, doğru kullanımla ne kadar faydalı olabileceklerini görmek zor değil.

Peki siz bu konuda nasıl düşünüyorsunuz? Sizce mobil cihazlar ve internet teknolojileri yine de zararlı ürünler mi? Öyleyse neden? Ya da aslında ne kadar yararlı olabilecekleri, hayatımızı bundan 8-10 yıl önce hayal gelecek derecede kolaylaştırdıklarına katılıyor musunuz?

Düşünceniz her ne yönde olursa olsun, akıllı telefon kullanımınızın hayatınıza zarar değil fayda getirecek şekilde dengeli olduğu güzel günler diliyorum.

PAYLAŞ
1983 model, yazılımcı, yazar, gamer, fotoğraf sever ve fütürist.